Adıyaman Baro Başkanı Av. Bilal Doğan, Kanal Maraş'ın; "Deprem sonrası Adıyaman'da hukuki süreç nasıl ilerliyor? Müteahhitler sadece tek suçlu mu? Sürecin geniş yelpazesi içinde kimler sorumlu tutuluyor? Adıyamanlı kaç müteahhit-mühendis tutuklu durumda ve yargılama süreci nasıl işliyor? Kamu personelleri hukuki süreçte soruşturulacak mı? Adaletin sağlanması için bu süreçte neler yapılıyor?" sorularına detaylı bir şekilde cevap vererek deprem sonrası hukuki sürecin nasıl ilerlediğini anlattı.
- Depremden sonra başlanan hukuki süreç sadece müteahhitler üzerinden yürüyor. Bu süreçte tek suçlu müteahhitler mi?
"SORUMLULULAR SANKİ MÜTEAHHİTLERMİŞ GİBİ CADI AVINA DÖNÜŞTÜ"
Başkan Doğan'ın cevabı şu şekilde oldu: "Sorumluların müteahhitler üzerinden değerlendirilmesini doğru görmüyoruz buna açıkçası. Önce net bir şekilde cevap vereyim. Biz deprem meydana geldikten sonra, sorumlular sanki sadece müteahhitlermiş gibi bir algı yaratıldı. Tabiri caizse bir cadı avına dönüştü. işte günlük şu kadar müteahhit gözaltına alındı. Bu kadar müteahhit tutuklandığı gibi haberlerle. Aslında bir nevi tabiri caizse toplumun o andaki işte gazı alınmaya çalışıldı bu doğru değil. İlk anda da biz hep şunu söyledik bir kere masumiyet karinesine inanan insanlarız biz hukukçularız. Hiç kimse yargı önünde suçlu olduğu ispatlanana kadar suçlu olarak görülemez. Masum kabul edilir. Bunun ismi masumiyet karinesidir. Yine insanların lekelenmeme hakkı vardır. Bir insana suçlu yaftası yapıştıramazsınız. Çünkü Mahkeme karar vermemiş daha. Şüpheli olabilir, ama suçlu değildir. Bu da lekelenmeme hakkıdır. O dönemde maalesef hem lekelenmeme hakkı hem masumiyet karinesi yerle bir edildi. Burada işin sadece müteahhit boyutu yok, müteahhit kusurlu olabilir yani müteahhiler kusursuzdur demiyorum, olabilir. Bunu biz ne zaman öğreneceğiz. Bilirkişi raporları geldikten sonra mahkeme o bilirkişi raporlarını hükme esas alana kadar, yani o raporun doğruluğunu kabul edene kadar, o zaman müteahhit kusurludur diyebiliriz. Veyahut işçilik hataları çok fazla, işte beton kalitesinde sıkıntı olabilir.
"İDARECELİER KENDİ SORUMLULUĞUNU HAFİFLETME ÇABASI İÇERİSİNDELER"
Ama bunun bir de denetim mekanizması var. Yani, bu müteahhitler yeni bir ruhsatı kendileri çıkarmıyor. Bir kamu kurumundan alıyorlar. Devletten alıyorlar. Bu kamu sorumluluğu anlamında hiçbir işlem yapılmadan, sadece müteahhitler üzerinden yürütülmesini biz doğru bulmuyoruz. Biraz önce lafa başlarken depremin büyüklüğünden bahsettik. Evet deprem çok büyük bir deprem, ancak dikkat ederseniz özellikle idareciler kamu ağzı depremin büyüklüğünü biraz daha da abartarak kendi sorumluluğunu hafifletme çabası içerisine giriyor. Biz bunu da kabul etmiyoruz. Burada hiç kimse cezalandırılsın derdinde değiliz ama bir şekilde adaletin tecelli etmesi gerekiyor toplumsal anlamda adaletin sağlanması için. Evladını yitirmiş bir anneyi siz nasıl teselli edebilirsiniz. Gerçek sorunlar yargı önünde hesap verince. Bunu göz ardı etmemek gerekiyor. Ya da annesini babasını kaybetmiş insanlar, bu şekilde teskin olabilirler. Arkadaşlarını kardeşlerini yitiren insanlar ancak bu şekilde teskin olur ve bu şekilde toplumsal adalet sağlanmış olur. Yoksa bizim bireysel olarak da Adıyaman Barosu olarak kimsenin ceza almasından mutlu olacak insanlar değiliz elbette. Ancak burada bir adaletin sağlanması gerekiyor. Az ya da fazla değil. Kanunlarımız belli, yargılama sistemimiz belli, adil bir yargılanmayla savunma hakkı da kısıtlanmadan, doğru bir şekilde yargılanarak varsa bir kusur, kusuru olan herkesin yargı önünde hesap vermesi gerekiyor ki, bundan sonra yapılacak binalar, atılacak temeller daha doğru bir temelde yürüsün. Bilimin ve bilimin ışığında, teknolojinin ışığında yürüsün. Biz geçmişimizden ders almazsak geleceğimizi inşa edemeyiz."
- Aileler depremin ilk zamanlarında müteahhitleri suçlamışlardı. Şimdi ise gelinen noktada aileler geniş bir çaplı araştırma içerisene girerek tek suçlu müteahhitlerin olmadığını söylüyor. Aileler kamu adına hukuki bir süreç içine girdiler mi, girecekler mi?
"KAMUNUN HESAP VERMESİ YÖNÜNDE ÇOK CİDDİ BİR ARAYIŞ VAR"
Başkan Doğan'ın cevabı şöyle oldu: "Aslında ilk andaki o acının verdiği tazelikle ilk gördüğüne tepki gösteriyorsun. O zaman insanların da aklına ilk olarak müteahhitler geldi. Ama şimdi artık herkes hemen hemen, ben de abime kaybettim depremde. Yani bizim de çok yakın yine teyzem, kuzenlerim çok sayıda akrabam, yengem vefat etti. Biz sorumluların hesap vermesini istiyoruz. Yani burada şu kişi bu kişi meselesi değil. Ama şu an baktığımızda evet kamunun bir sorumlu olduğunu, kamunun da hesap vermesi gerektiği yönünde çok ciddi bir beklenti var, çok ciddi bir arayış var. Bununla ilgili de mücadele var. İşin cezayi boyutu bu.
"VATANDAŞLARIN ELİNE TAZMİNAT DAVALARINDAN BİR ŞEY GEÇMEYECEK"
Bir de tazminat boyutu var. Neticede insanlar bir tazminat arayışına girdiler. Şimdi şöyle bir durum var. Biz aslında kendi aramızda konuşurken avukat arkadaşlar olarak böyle bir endişe taşıyorduk ki o endişeler doğru çıktı. Tazminat davası açan meslektaşlarımız, mahkemelerin şu hususları sorduğunu belirtiyor. Kira yardımı aldın mı?, Devletten ölüm yardımı aldın mı?, Taşınma yardımı aldın mı?, Dasktan para aldın mı? gibi şeyler soruyormuş mahkeme. Yani niye soruyor bunları. Çünkü devlete karşı bir tazminat çıktığında, muhtemelen onları mahsup edecekler. Ya bu çok yanlış. Yani devlet bir yardım yaptıysa o dönemde bu bir yardımdır. Tekrardan kendi sorumluluğundan, tazminattan bunu düşürecek olması düşüncesi bile bence hiç kabul edilebilir düşüncede değil. Bu çok yanlış, yani böyle bir karar yok. Yanlış anlaşılmasın ancak mahkeme bunu sorduğuna göre demek ki böyle bir düşünce var. Biz bu düşüncelerinde doğru olmadığını düşünüyoruz. Eşya yardımı yapılacağı söylendi devlet tarafından, henüz herhangi bir eşya yardımı yapılmadı. Yine aynı şekilde yıkılan iş yerleri ile ilgili yardım yapılacağı söylendi, onunla ilgili de henüz bir adım atılmadı. Tazminat boyutunu devletin bu şekilde bakıyor olmasında bence vatandaş açısından çok ciddi mağduriyetlere sebep olacaktır. Zaten kamunun sorumluluğu genelde az çıkıyor, önceki deprem pratiklerine baktığımızda Van'da, İzmir'de. Ortalama %20-25 civarında bir kusur devlete kamuya veriliyor. O yüzde 20-25 kusur da zaten devlet bu yaptığı yardımlarla işte ben yaptım diyecek muhtemelen. İşte ölüm yardımı, kişi başına 100 bin lira ver ölüm yardımında bulundu yine işte kira yardımı ve taşınma yardımı gibi yardımlarda bulundu devlet. Onlar da mahsus belli ise zaten vatandaşların eline tazminat davalarından bir şey geçmeyecek gibi görünüyor."
- Cezaevlerinde depremden dolayı tutuklu Malatyalı müteahhitler, mühendisler kaldı mı?
"ADIYAMAN'DA TUTUKLU DOSYAMIZ NEREDEYSE KALMADI"
Başkan Doğan, bu soruya şu şekilde yanıt verdi: "Tam net rakamı bilmiyorum ancak tutuklu dosya sayımız neredeyse kalmadı gibi bir şey. Birçok tutuklanan müteahhitler olsun ya da diğer yapı denetim firması işte mühendisler şantiye şeflerinin birçok tahliye edildi, tahliye edilmeleri de gerekir. Burada yanlış anlaşılma olmasın aslında tutuklama bir tedbir tutuklama bir karar değildir ceza değil. Bizde genelde hani tutuklandı, peşin ceza çekildiği gibi vatandaşta böyle bir algı var. Hani cezasını çekiyor gibi bir algı var. Biz hukukçu bakış açısıyla bakıyoruz. Yargılamalar devam ediyor. Yargılamaların neticesinde eğer ceza alırsa eğer yargılanan kişiler elbette ki infaz rejimi var. Yatması gereken süreyi tekrardan gelip yatarlar. Birkaç dosyada tutuklular devam ediyor. Özellikle İsias dosyası, işte Adıyaman'daki en fazla kamuoyunda konuşulan görüşlen dosya İsias dosyasında tutuklular var. Onun dışında birkaç dosyada daha tutuklular var. Genelde tahliye oldu insanlar.
"TUTUKLU KALMALARI ZATEN HUHUKEN DE DOĞRU DEĞİL"
Şunu da düşünmek lazım biraz da. Neticede buradaki müteahhit dediğimiz, şantiye şefi dediğimiz, mühendis dediğimiz insanlar, bunlar da depremzede. Kendilerin de oturduğu belki ev yıkıldı, belki yakınları vefat etti, işleri güçleri aksadı. Yani onların da aslında topluma kazandırılması anlamında uzun süre tutuklu kalmaları zaten hukuken de doğru değil. Şehrin tekrardan ayağa kalkması noktasında bu insanlar bir şekilde yetişmiş personel mühendisler özellikle. O açıdan da biraz değerlendirmek gerekiyor. Biz biraz peşin cezalandırma yöntemini yolunu aslında biz biraz algıyı o şekilde kurduğumuz için vatandaşta da şöyle bir algı oluşuyor evet tutuklanmaları gerekir diye. Tutuklanmaları ilk etapta belki gerekiyordu, belki gerekmiyordu ama neticede mahkemeler o şekilde karar verdiler. Belli bir süre susuz kaldıktan sonra da tahliye olanlar oldu. Halen tutuklu olanlar var. Yargılamalar devam ediyor. Birçok mesele bilirkişi raporları farklı farklı üniversitelerden raporlar alınıyor. Üniversitelerin bakış açıları değişebiliyor onu da söyleyeyim. Yıkılan binalar sadece eski binalar değil, yeni binalardan da yıkılan çok fazla oldu. Bunların gerçekten yıkım sebebinin doğru bir şekilde ortaya konması gerekiyor. Yani depremin şiddetinden mi kaynaklı yıkım, yoksa yönetmeliğe yasalara uygun yapılmadığından mı kaynaklı. Burada gelen raporlar bazen o sonucu verebilirken bazen eksik kalabiliyor. Zaten eksik kaldığında mahkemeler tekrar ek rapor isteyerek tazim ediyorlar. Yani vatandaşlarımız şu konuda emin olsunlar. Burada mahkemeler titizlikle çalışıyor. Bizler de avukatlar olarak da zaten takipçisiyiz. O konuda bir kafalarında soru işareti olması. Tek eksik kamu yönüyle ilgili soruşturmalar. henüz Adıyaman'da ete kemiğe bürünmüş değil, onu söyleyebilirim."