Bu şehir sana düşman değil, sende bu şehrin insanlarına düşman olma…

Abone Ol


DÜN Mehmet Fiskeci yazmış…

Demiş ki:

''Bu şehrin, son 11 aydır bırakın A’yı, bırakın B’yi, bir C planı bile olmadı. Varmış gibi, olmuş gibi hareket edildi, ediliyor. Billboardlara, ışıklı reklam panolarına bakacak olursanız, neler yapılıyor neler. Her gün değişiyor, her gün yeni icraatlar ha başladı, ha başlayacak deniliyor ama ortada somut bir gelişme yok! Biz de vatandaşa verecek cevap bulamıyoruz. Başkan Sayın Hayrettin Güngör bulabiliyorsa, helal olsun!

Göz boyama desem, başkan kızacak!

Bizi kandırıyor, vakit geçiriyor, oyalıyor, bu taktiği güdüyor diye yorum yazacak olsam, canı sıkılacak! Zaten haber ve yorumlara beğeni atanlar bile fişleniyor, kara listeye alınıyor iken hele hele…

Büyükşehir Belediyesinde çalışanların huzuru yok, herkes tedirgin, herkes diken üstünde. Kimsenin iş yapmayı canı istemiyor. Kimse kimseye güvenmiyor, iki kişi bir araya gelip iki hanek edemiyor, herkes söylenenlerin yukarıya ispiyonlandığı inancı içinde, huzursuz bir mesai dolduruyor desem, Başkan Sayın Güngör havalara hoplayacak, ‘bunu da nereden çıkartıyorsun!’ deyip efelenecek bize… Oysa bir çalışanlara kulak verse, bir dinlese, ne dediğimi çok çok iyi anlayacak da, işine gelir mi bilemem!..''
 

*
 

Şimdi ben de iki kelam etsem Fiskeci üstadın yazısının üstüne…

Hayrettin Başkan bize de efelenir mi bilemem…

Efelense de, efelenmese de, yazmazsam olmaz…

Belki biz yazdıkça Başkan şöyle bir silkelenir…

Ben nerde yanlış yapıyorum diyerek kendi kendine özeleştiri yapar…

Yapar mı? Yapmaz mı? İşte orası meçhul…
 

*
 

Demem odur ki:

Belediyeciliğin kitabını yazdın ama idareciliği öğrenemedin.

Hemşerilik gibi önemli bir duygun yok.

Bu memleketin belediyede ki her ferdine düşman gibi baktın.

Neyin intikamını alıyorsun?

Diyorsun ki beni Sayın Cumhurbaşkanı seçti, ben sadece onun yüce emirlerini yerine getiririm.

Evet, seni Cumhurbaşkanı aday yaptı ama bu şehrin insanı seçti.

Seni seçen insanlar hizmet istiyor.
 

*
 

Bak şimdi bir gerçeği dile getireyim:

Biliyoruz ki senin tek referansın eş durumundan Ak Parti genel başkan yardımcısı Özhaseki’dır.

Fakat Özhaseki’yi Ankara halkı bile seçmedi.

Demek ki neymiş, aslolan millet değil mi?

Yani seni Cumhurbaşkanı Erdoğan hatırına yüksek bir oy ile belediye Başkanı seçen Kahramanmaraş halkıdır.

Gel bırak kibiri…

Gel bu şehrin çocuklarına kıymet ver…

Gel bu şehri bilen, burada yaşamış, emek sarf etmiş, hizmet etmiş, bu şehrin sokakların da ter dökmüş, Maraşlılar ile çalış.

Gel bu dışardan adam getirme sevdasından vazgeç…

Gel bu şehrin rengi olan, temiz, sevilen ve şehre emek vermiş, aynı dili konuşan insanlardan kadro oluştur.

Onlara zulmetme, mobbing uygulama.

Kaski’ye her getirdiğin kaçıyor…

En son bir yıllık sözleşmeli mühendisi daire Başkanı yapmışsın…

Kanuna aykırı, örneği yok…

Bak, Sayın Cumhurbaşkanı bile 29 Şubat 2020 tarihli Kararname ile mobbing olayını kaldırdı…

Gel ortak akıl ve istişare adamı ol…

Azıcık yüzün gülsün be Hayrettin Başkan…

Barış içinde yaşamayı dene...

Bir yılı doldurmana şurada 20 gün kaldı…

Zararın neresinden dönersen o kârdır.

Dördüncü basın müdürünü atadın…

Maraşlı olması, insanları tanıması, kimin ne olduğunu bilmesi bir avantaj…

Bu avantajı iyi kullan…

Basın insanı vezir de eder, rezil de…

Bak, Trabzon’u Müslüman etmekle övündün, Türkiye’nin gündemine oturdun…

Kimisine ''pörsümüş'' dedin, kimisine yüksek perdeden ''Çakal...''

Sonra da olayı düzeltmek adına, ya Mahir Bey’den yardım istedin, ya diğerlerinden…

Habibe Hanım bile elçi olarak gittiyse…

Var gerisini sen düşün…

Ne gerek var bu sözlere, aracılara…

Bir kapıyı açıp girmekten, ''selamun aleyküm'' demekten aciz misin?

İnsanların yüreğine girmek adına adım at…

İnsanların seni eleştirmesini olgunlukla karşıla…

Bürokrat değilsin artık…

Liderine âşık olan bir şehrin, Büyükşehir Belediye Başkanısın…

İster bu yazdıklarımı eleştiri kabul et…

İster bir dost olarak acı söyleyen kimse…

Bak şimdi mübarek üç aylardayız, İslam’ın hatırına, Allah’ın aşkına, insanlara karşı özellikle belediyedeki çalışanlara, biz basın mensuplarına bırak bu kini nefreti.
 

*
 

Son olarak şunu söylüyorum:

Bu şehir Fransız zulmünden kurtulmanın 100. Yıl dönümünü kutladı.

Bizden birinin zulmüne ise ne bu şehir halkı katlanır…

Ne eli kalem tutan bizler…

Eğer sevilen bir başkan olarak anılmak istiyorsan…

Adım atmak sana yakışır…

Bu yazdıklarımı yaşça bir büyüğün olarak yazıyorum…

İster alırsın…

İster aynı yoldan devam edersin…

Ama şunu unutma…

''Bu şehir sana düşman değil, sende bu şehrin insanlarına düşman olma…''