İnşaat Mühendisi bir dostumla oturmuş muhabbet ediyoruz…
Konu döndü dolaştı, deprem de yıkılan binalara ve bu binaların resmi evraklarda yazılı müteahhitleri ile fenni mesullerin tutuklanması konusuna geldi...
Mesleğinde birçok projeye imza atmış ve deprem konusunda araştırmalar yapmış bir dostuma; ben sordum o cevapladı…
*
SORU: Deprem de şehrin sol tarında hiçbir önemli hasar yokken sağ tarafı tamamen yıkıldı. Bunu nasıl açıklarsın?
CEVAP: Tarihte ilk kayıtlar, Hititler döneminde Nurdağ güneyinde yesemek, zincirli ve halk arasında yıkıntı nedeniyle KARAMARAŞ olarak bilinen şehrin güneydoğusunda yer alan germanicia antik kenti tamamen yıkılmıştır. Şehir kuzeye doğru yeniden iskan edilmiştir. Depremde bir sonuç olarak ortaya çıkan bina yıkılması için yüzlerce neden vardır. Bunlardan ilki ve en kontrol edilebileni resmi makamlar tarafından hazırlanan İmar planları ile şehrin yerleşim ve gelişim alanlarıdır. Bu nedenle depremde yıkımın bile malzemesinin kalitesinden çok yerleşim yeri ile ilgili olduğunu açıkça söyleyebilirim…
*
SORU: Yani diyorsun ki; Yıkılan binalar malzeme kalitesinden çok büyük olasılıkla imara açılmaması gereken yerleşim alanlarının (Tarım arazileri) açılması ve bu yerleşim alanlarına yapılmaması gereken yüksek katlı binaların yapılması nedeniyle yani zemini bozuk olmasından dolayı böyle bir yıkım gerçekleşti. Tarihten ders alınmadığı ortaya çıktı diyorsun?
CEVAP: Aynen söylediğin gibi. Atalarımız tarihte deprem ile nasıl baş edeceklerini en somut örneğini yüksek yerlere, dağ yamaçlarına şehri taşıyarak ve 2-3 katlı binalar yaparak çözme yoluna gitmişlerdir. Yıllar içerisinde bu önlemlerden vazgeçilerek tarım arazileri imara açılarak ve bu arazilerde (zemini bozuk) yüksek katlı bina yapılmasına müsaade edilerek bir nevi yıkıma ve binlerce can kaybına sebebiyet verilmiştir. Burada tek sorumlu imar planını düzenleyen ve onaylayan resmi makamlardır...
*
SORU: Tek sorumlu resmi makamlar diyorsun da, depremden sonra yıkılan binaların belediyelerde bulunan resmi evraklarda (ruhsat) ismi geçenlerin tutuklandığı, savcılık makamınca, yıkılan binaların betonlarından KAROT ve DEMİR numuneleri alınması talimatı sonucunda ortaya çıkan sonuçlar baz alınıp, binayı yapan Müteahhit ve fenni mesul gibi kişilerin suçlanma yoluna gidildiği gerçeğini nasıl izah edersin?
CEVAP: Yargı makamı öncelikle resmi evraklarda ismi geçen müteahhit ve fenni mesullerini tutuklama yoluna giderek kamuoyu baskısını dindirmeye yönelik adım attığını düşünüyorum. Oysa ki, sadece şehrimizde 7295 bina yıkılmış ancak 70-80 kişi tutuklanmıştır. Yani ilk gözaltına alınanlar günah keçisi ilan edilmişlerdir. Kaldı ki yargı makamında olan savcılarımız ve hâkimlerimiz depremde yıkılan binaların neden yıkıldığını? Sebebinin ne olacağı? Meslek icabı bilmelerinin imkânı yoktur. Bu sebeple adliyeye getirilen kişileri tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmiş ve tutuklama kararı verilmiştir. Birçoğu aile eşrafından, bireylerinden kaybetmiş ve enkazdan kurtarıldığı bile dikkate alınmamıştır…
Ve yargı makamı savcılarımız, yıkımın bina yapımında kullanılan malzeme kalitesinden olduğu kanısıyla beton karot ve demir örneklerinin alınıp bilirkişi raporu hazırlanması istenmiş, suçlu aramaya kalkmışlar, imar planı sorumluları , zemin değerleri ve depremin büyüklüğü ile ilgili herhangi bir bilirkişi raporu istenme yoluna gitmemişlerdir...
Kaldı ki, depremde yıkılan binalardan alınan BETON KAROT numunelerinin sonuçları hiçbir zaman gerçeği yansıtmayacağı öngörülememiştir...
Çünkü…
Depremde yıkılan bir binanın kolon, kiriş ve döşemeleri yaklaşık (10 kat için) 30 mt yükseklikten bir biri üzerine düşerek ve binlerce ton birbirini etkileyerek, moloz yığını haline gelmiş, beton özelliğini kaybetmiştir. Dolayısıyla 25-30 yıllık bir binanın betonu yaşlı ve hasarlı (örselenmiş) kılcal çatlaklar ve boşluklar oluşmuş, mukavemetsiz bir malzeme durumuna dönmüştür. Enkazdan bir an önce insanları kurtarma telaşı nedeniyle iş makinaları ve vinçler yardımıyla yıkılan binanın betonları bir kez daha örselenme-aktarılma yoluna gidilmiş, tabiri caizse özelliği kaybedilip yıpratılmıştır...
İzah edildiği üzere yıpranmış, örselenmiş bu betonlardan karot numunesi alınarak basınç deneyine tabi tutulmuştur...
Bu örnekler geçeği yansıtmaması mümkün değildir...
Karot alma uygulaması yıkılan binalar için değil, deprem görmemiş yıkılmayan binaların (2018 deprem yönetmeliği 15 bölüm “Deprem etkisi altında mevcut bina sistemlerinin değerlendirilmesi ve güçlendirme tasarımı” için depreme dayanıp dayanmayacağı hususunu ölçmeye yarayan bir uygulamadır…
2018 deprem yönetmeliği 15. bölüm 1.4.3 malzeme özellikleri:
“Her katta kolonlardan veya perdelerden TSEN 12504-1 de belirtilen koşullara uygun şekilde en az üç adet beton örneği alınarak deney yapılacaktır. Uzunluğu ve anma çapı birbirine eşit ve 100mm olan karotların deneye tabi tutulmasıyla bulunan dayanım değerleri, herhangi bir katsayı uygulamaksızın mevcut beton dayanımının tayininde kullanılabilir.” denilmektedir. Görüldüğü gibi karot uygulaması mevcut binaların depreme dayanıp dayanmadığını belirlemede kullanılan bir yöntemdir…
İddiam odur ki; Depremde yıkılan binalardan alınana karot numuneleri sonuçları dava aşımında bir delil niteliği taşımaz ve taşımayacağı görülecektir…
Şu husus gözden kaçırılmamalıdır; 6 Üniversitenin yazdığı raporda depremin büyüklüğü ortaya çıkmıştır...
Sayfa 174 paragraf 1; Maksimum yatay ivme değeri deprem şartnamesinde 0.2-0.6g arasında iken sahada oluşan maksimum yatay yeryüzü ivmesi 2.2g (11.04.2023 tarihli Afad verisi) olarak ölçülmüştür.
Ayrıca deprem şartnamesinde 0,05g olan düşey ivme ise sahada 1,37g olarak ölçülmüştür...
Yatay ivme 11 kat büyük düşey ivme 27 kat büyük olduğu ortaya çıkmıştır...
Binaların yıkılma nedenlerinden zemin ve depremin büyüklüğü göz ardı edilmemelidir...
İnşaat Mühendisi dostumun söylediklerini can kulağı ile dinledim...
Ve sizlerle paylaşıyorum takdir sizlerin…
DİPNOT: Yıkılan binalar için bilirkişi raporu düzenleyecek yetkililer umarım bu yazıyı okurlar. Ve yanlış bir rapor düzenlemesi yoluna gitmezler...
Biz uyarımızı yapalım da…