Mektubu kaleme alan kişi, Van depreminde yıkılan bir bina nedeniyle yıllardır süren bir dava sürecine dikkat çekiyor. İnşaat mühendisi ve müteahhit bir babanın avukat oğlu olan mektup sahibi, bilirkişilerin dosyayı okumadan hatalı raporlar hazırladığını ve bunun da masum insanların yargılanmasına neden olduğunu belirtiyor.

Uğur Dündar'ın Sözcü Gazatesi'nde yayınladığı yazının tamamı:

“Uğur Abi,

Size ‘Abi’ diyorum lütfen beni bağışlayın, çünkü 40 yaşında ve çocukluğumdan beri programlarınızla büyümüş biri olarak, siz kıymetli büyüğüme ‘Sayın’ veya ‘Bey’ diye hitap etmek istemedim.

Ben Vanlıyım. Babamız bize böyle öğretti. Kıymetli büyüklerimize ‘Abi’ veya ‘Amca’ diye hitap etmemiz gerektiğini...

Okuyacağınız bilgileri inşaat mühendisi ve müteahhit bir babanın, inşaat mühendisi ve müteahhit olup, depreme karşı mücadelesini hukuk yoluyla vermeye çalışan, böylece  deprem davalarında ve iş güvenliği alanında

10 yıldır uzmanlaşan bir avukat olarak sunuyorum.

Ayıptır söylemesi; ülkede her iki alanda uzman sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az!.. Yaşadığımız deprem felaketlerinden ders almak bir yana, ne yazık ki ülkemizde gelinen nokta, eskisinden daha vahim bir hal almış durumda.

Şimdi size ve değerli okurlarınıza bu gerçeği, 10 kişinin öldüğü 2011 Van  depreminde başlayan bir deprem davası ile sunuyorum. Bunun çözümü var ama bu zamana kadarki tüm teşhisler maalesef hatalı. Elimdeki dosya ise tüm davaların seyrini değiştirebilecek nitelikte ve ispatlı.

★★★

Abi,

Her depremde aynı akıbeti yaşamamızın nedeni; inşaat sektörü paydaşları kadar, sorumluları cezalandıramayan hukuk ve bilirkişilik sistemimizdir. Zira resmi rakamlara göre; 53 binden fazla yurttaşımızın hayatını kaybettiği, 107 bin insanımızın da yaralandığı 6 Şubat deprem davalarında da aynı akıbet sürüyor. Çünkü gereken dersler alınamıyor, sorumlular tespit edilemiyor ve gerektiği gibi cezalandırılamıyor.

Size gönderdiğim videoyu izleyen hakim bile gözlerine inanamadı ve bana “Ne yapalım avukat bey, biz de inşaat mühendisliği mi okuyalım? Biz bu bilirkişilerle ne yapacağız?..” demekten kendini alamadı.

★★★

Özetlersem;

2011 Van depreminde, 10 kişinin hayatını kaybettiği (...) davasında, müvekkilim, meslektaşım ve babam da yıllarca ağır cezada yargılandı. Ben de o süreçte mesleğimi bırakmak durumunda kaldım.

Birçok deprem davası hâlâ sonuçlanmadığı gibi, bu dava da sonuçlanabilmiş değil!.. Sanıkların birçoğu doğal ömürleriyle aramızdan ayrıldı. Babam da 75 yaşında. Binasını yaptığında ise 30 yaşında idi.


Tabii babam depremde yıkılan binanın kendisiyle bir ilgisi olmadığını, aynı parseldeki kendi binasının yıkılmadığını ifade ederek adalete güvendi ve davasını takip etmedi. Yargı sürecinde 2’si üniversite 3 bilirkişi raporunda babam kusurlu bulundu.

ÇÜNKÜ O BİLİRKİŞİLER DOSYAYI OKUMAMIŞLARDI!..

★★★

Ancak ilk derece mahkemesinde, şüpheden sanık yararlanır ilkesi ile babam beraat etti. Bunun üzerine Yargıtay kararı bozarak, babama da ceza verilmesi talebiyle, dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderdi.

Ben de bilirkişilerin olay yeri inceleme videolarını ve babamın projelerini mahkemenin adli emanetinden aldım. Bu belgeleri özetleyip derleyerek, kısa bir video ile ilk derece mahkemesi başkanı olan hakime gönderdim.

Dedim ki:

“Sayın hakim isterseniz müebbet verin, yıkılan bina benim müvekkilime (babama) ait değil ki, buyurun videolu ispatı!..”

Mahkeme heyeti de bunun üzerine dosyayı 5. kez, bu defa video ile yeni bir bilirkişi heyetine gönderdi. Yeni bilirkişi heyeti, videoyu izlemiş olacaklar ki onlar da yıkılan binanın babama ait olmadığını, babamın binasının zaten yıkılmadığını teyit ve ispat ederek raporlarını dosyaya sundular. (O rapor da ektedir.)

★★★

Bu yazıyı size yazdım ki, bilirkişilik sistemimizdeki bu çarpık sistem gündeme gelsin ve düzeltilsin. Böylece yaptığımız hatalardan ders alalım ve aynı acıları tekrar tekrar yaşamayalım. Burada sistematik, ama çözülebilir hatalar var.

Evet, çözümü de var ama, hukukçu inşaat mühendisi olmadığı için anlamıyor, mühendis ise hukukçu olmadığı için çözemiyor. Belki sizin aracılığınızla anlatabilirim. Bu konuyu gündeme getirmeniz için ülkem adına, yıllardır verdiğim mücadele adına, hayatını kaybeden binlerce insanımız adına size yalvarıyorum. Bana 5 dakikanızı ayırın. Sonrasında isterseniz kapıyı gösterin.

En derin saygı ve selamlarımla.” (Adı bende bulunan
okurum.)

KAYNAK: SÖZCÜ