Gezi Notları - 2 (Üniversitemiz)

Abone Ol

Şehrimde üniversite 1992 yılında kuruldu. O dönemde şehrimizle birlikte birçok ilde de yeni üniversiteler kuruldu. Çok iyi hatırlıyorum o yıllarda yayın yapan bazı radyolarda üniversitenin gelişine sevinmek yerine üzülenler vardı. Bu yobazlar, üniversitenin şehrin ahlakını bozduğunu ve giderek şehrin ahlaksızlaşacağını savunuyorlardı. Bu anlayışı pompalayanlar sokaktaki insanların da üniversite gençliğine kötü gözle bakmalarını sağlıyordu. Bu aynı zamanda üniversite ile halkın arasının açılmasına ve birbirlerine yabancılaşmasına neden oluyordu.

Düşüne biliyor musunuz? Şehrinize üniversite kurulmuş ve sizin tartıştığınız konu; üniversite de hangi bölümler açılsın, üniversite kısa zamanda nasıl büyütülür ve burasını nasıl bilim merkezi haline getiririz değil de. Üniversite şehrin ahlakını bozuyor bunu nasıl engelleyebiliriz. Üniversitelileri nasıl yola getiririz.

Anlaşılan bazı kesimlerin bu anlayışı etkili olmuş. O dönemde açılan birçok üniversite ile karşılaştırdığımızda bizimki onlara göre küçük kalıyor. Hatta 1996-2000 döneminde okuduğum Fatih Eğitim Fakültesi bile bizim üniversiteden büyüktü. Bu yaz fakülteyi yine gördüm ve fakülte hala bizim üniversiteden büyük. Bizimle o dönemde açılan ve şehir merkezi nüfusları 200 bini geçmeyen bu şehirlerin üniversiteleri hızla büyümüş ve şehrin lokomotifi haline gelmiş. Üniversite büyüdüğü için öğrenci sayısı artmış ve artan öğrenciler şehre ekonomik canlılık getirmiş, şehrin sosyal yönden gelişmesini sağlamış ve şehri geliştirmiş.

O şehirler canlı birer ticaret merkezi olmuş. 100 - 200 binlik şehirler canlanmış ve cıvıl cıvıl olmuş. Peki neden? Çünkü şehirler üniversiteleri geliştirmiş, üniversitelerde şehirleri. İkisi de birbirini olduğu gibi bırakmamış.

Bizde durum ne? Biz zaten fabrikaları ve nüfusu ile kendine yeten bir şehiriz. Böyle bir şehrin üniversitesinin çok daha büyük olması gerekiyor. 500-600 bin nüfuslu bir şehir ile yüz, iki yüz binlik şehirleri kıyaslama yapma ayıbımız bile bize yeter.

Şimdi sormak istiyorum?

Bu şehrin üniversitesi neden büyümedi?

Neden birçok bölüm eksik ve neden hala açılmıyor?

Başka şehirlerde o şehrin zenginleri üniversitelerine birer ikişer fakülte yaparken, bizimkiler neden yapmadı?

Yapmak isteyenlere engel olanlar mı oldu?

Bolu da İzzet Baysal gibi bir kişinin bile üniversite kurabildiği bir yerde, bizim büyük firmalarımız birer fakülte binası yapamadı mı? Ya da az mı yaptı? Yaptırmadılar mı?

Üniversitede hemşerilerimizin söz sahibi olmasını istediğimiz kadar, büyümesini ve bilim merkezi olmasını istedik mi?

Üniversitemize neden yeteri kadar sahip çıkamadık? Aramız neden bozuk? Ortak meselemiz üniversite değil mi?

O dönemlerde siyasi desteğimiz yokken şimdi var. Bakanımız oldu ve şimdi Sayın Veysi Kaynak Başbakan yardımcısı, biz bu makamı kullanıp üniversitemiz ile ilgili yeni projeleri geçiremez miyiz?

Fırsat bu fırsat diyerek üniversiteyi büyütmek için yeniden ‘Bismillah’ diyebiliriz. Artık bahanemiz yok. Çünkü en büyük siyasi desteği arkamıza aldık. Bu gücü bu yıllarda kullanmayıp daha ne zaman kullanacağız?

Üniversiteyi büyütüp geliştirmek ve Türkiye’de saygın bir üniversite yapmak hepimizin vazifesi… Çünkü insanlar gelip geçicidir. Artık ismi ile dalga geçilen değil başarısı ile gurur duyulan bir üniversitemiz olsun istiyoruz. Başarılı bir üniversitede ad önemli değildir. Önemli olan başarılı olmasıdır. Başarılı üniversiteyi herkes gururla, başarısızı ise utanarak söyler. Tıpkı Hacettepe gibi…