Tarihin eskidir, şanın büyüktür.
Her kimi görürsen, boynun büküktür.
Duvarın yıkık, damın çöküktür.
Sahibi ölmüşe benziyor Maraş’ım
Babam Lokantacı Kemal Önyurt’un yıl 13/05/1963 deki bir dörtlüğü ile köşe yazıma girdim, şiir uzun olduğu hepsini yazmadım. Peki ,yıl 2024 bu şehrin makus kaderinde ne değişti? “Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez” Sokrates, bu sözü insanlara yüzyıllar önce söylemiş.
İçinde yaşadığımız kentin sosyolojik yapısını ve yaşadığı hayatı kaç kişi oturup sorgulamıştır acaba kendi kendine! Çünkü hayat bize istediklerimizi sunar, öyleyse istemesini niye becer edemiyoruz. Diğer kentler nasıl yapıyor bu bu işi öyleyse bizde bir sosyolojik eksiklik var toplum olarak.
Bu kentin ufkunun açılmasını yine bu kentin insanının açacağına inanıyorum.
Zadelerin gölgesi ve mutlu bir azınlık, bir tarafta derdini anlatamayan suskun insanlar ve bizi seyreden bir kent, işte tablo bu.
Deprem sonrası insanlar daha da zor günler yaşıyor, özellikle evleri yıkılan ve şehitleri olan ailelerin çaresizliği ve üzüntüsü yüreklerde çöreklenmiş ıstırabın acısı dinmemiştir.
Vatandaş yıkılan evi veya hak sahipliği konusunda kurumlardan net bir bilgi veya belge alamıyor.Evsiz kalan vatandaşın bu durumu, ev sahiplerinin vebir kısım emlakçıların iştahını kabartmıştır,kiralık ev konusunda ağına düşürdüklerine bir darbede onlar vuruyor.Bunları kontrol eden bir mekanizma var mı acaba?
Bu şehrin en büyük sıkıntılarından biri hastane problemidir, hastane sayısı yetersiz! Vatandaş bu konuda bizar olmuş, doktorlarımız yetişemiyor! Geçenlerde bir doktor arkadaşım 170 hastaya baktım, yetişemiyoruz diye dertlendi. Bu sıkıntılı durumda doktor ve hastaların can güvenliği ne derece emniyetli! Özel güvenlik yeterlimi acaba? Hastaneye ruh dengesi bozuk kadın pompalı tüfekle giriyor, insanları rehin alıyor. Bu kadın kapıdan pompalı tüfeği nasıl içeri sokuyor, güvenlik anlamında sorgulanması gereken bir konu!
Siyasilerde hamasi sözlerle geçiştiriyor. Vekillerin çoğunu vatandaş tanımıyor bile, seçimlerde isimlerini yayınlamışlardı.
Geçenlerde öne çıkan vekilin biriyle telefonla görüşmem oldu,mesaj at dedi,üç ay geçti ne cevap verildi, nede dönüldü.Şehir için veya aileniz için derdinizi anlattığınızda;ezberledikleri kelimeyi telaffuz ediyorlar,”Tasarruf tedbirleri” başkada bir yaklaşım yok!
Hamasi sözlere artık vatandaş inanmıyor, burada asıl iletişim ve icraat ” İnsana Dokunmaktır” bizi ilgilendiren bu dokunuşlardır.
Çaresizliğin ve yoksulluğun eşiğinde olan insanlar, yoksulluk onların suçuymuş veya kaderiymiş gibi utanıyorlar.
Esas utanması gerekenler, çeşitli entrikalarla varlıklı olanların utanması gerekiyor!
Birkaç gazeteci çağrılarak yapılan şovlara vatandaş artık itibar etmiyor.
Adamın evi yıkılmış, bir emekli maaşıyla;10-15 binlra ev kirası, çoluk, çocuk okutuyor.
Bu insan iş istediğinde sen emeklisin veya tasarruf tedbirlerini bahane edip kapıyı kapatıyorlar, mevcut emekli işten atılıyor. Bu tasarruf tedbirinde vatandaşın kemerinde delik kalmadı, acaba vatandaşın uyduğu bu tedbire, başkaları uyuyor mu?
Vatandaşla en çok diyalogu olması gereken kurumlar yerel yönetimler ve başkanıdır. Bu şehrin gerek kültürüne, gerekse tarihine en çok emek veren bir şair ve kültür adamı olarak yıllarımı verdim, şehrin hafızasıyım.
Üç ay öncesi B.Şehir Belediyesi, özel kalemden Başkanla görüşmek için bir randevu talep ettim,ne arayan, nede soran olmadı.
Toplumlar kültürel değerlerine sahip çıktığı oranda, büyüklüğünü korumuştur, tarihte de böyledir, günümüzde de böyledir.
Şair ve yazarlar; bir şehrin ve ülkenin sesidir.”Şairin haykırışı, bir ülkenin kalbine kan pompalar, kalbe giden damarlar, şairin mısralarından geçerken beslenir ve ülke can bulur!”
Bu şehrin şairine, kültür adamına önem verilmiyorsa, şairler kenti diye övünmemizin ne anlamı kalır. Sadece tünel giriş ve çıkışlarında levhada isimlerini görürüz.
Babamın bir dörtlüğü ile girmiştim yazıma, onun bir dörtlüğü ile bitirelim yazımızı;
Yükseğinde şahin olur,tay olur
Ovasında mahsulleri bol olur
Her yiğidin bir alaya kol olur
Sahibin ölmüşe benziyor Maraş’ım
Hoşça kalın!