Velhasıl; Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete

Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi Kanal Maraş Köşe Yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Velhasıl; Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete'' diye yazdı.

Abone Ol

Ak Parti'den endişe duyuyorum…

Ortak akılla kurulmuş, demokratik değerleri esas alarak yola çıkmış ve bu konuda önemli mesafeler almış bir siyasi partinin geldiği duruma üzülüyorum.

Kurucu üyelerin hiçbirisi kalmadı.

Hepsi de gitti.

Yola çıktıklarını yolda bulduklarına tercih etti.

AK Parti sadece yola çıkarken birlikte olduğu insanları değil, o günkü söyledikleriyle 70 milyonu kucaklama iddiasından da tümüyle vazgeçmiş görünüyor.

*

Vallahi anlamakta zorlanıyorum, her seçimden zaferle çıkmasını sağlayan millet desteğini neden elinin tersiyle iter?

Ak Parti her geçen gün millet nezdinde kan kaybediyor.

Bakanların teknisyenden öte bir anlamı yok.

Meclis ve vekiller ise bir hiç.

Freni patlamış kamyon gibi ilerliyor iktidar.

Nerede durur, nerde gümüler, bilen yok.

*

Merkez Bankası’nın 20 günde dövize doğrudan 6 kez müdahale etmesine rağmen yükselişini durduramadığı doları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla patır patır düşmesinin sebebini araştırıyorum.

Bir türlü kafam almıyor.

Nasıl sihirli bir değnekle bir gecede dolar düştü?

*

Nebati bakanın dahi Erdoğan'ın konuşmasından sonra öğrendiği sihirli dokunuşu cidden merak ediyorum.

*

Böyle bir bakışla, bir açıklama ile dolar 18'den 12'ye inebiliyorsa, mesela o takdirde neden doların 18'lere çıkmasına mani olunmadı?

*

Şimdi neden, dolar 11'lere kadar inmişken tekrar 13.50'lere yaklaştı?

*

Neden milletin fakirleşmesine göz yumuldu o halde?

*

Neden dolar 11'lere kadar düşmüşken benzin ve mazot düşmez?

*

Neden o sihirli değnek pahalılığı da düşürmez?

*

Kimler bir gecede dolar zengini yapıldı?

*

Eski CHP için derdik ki, bunlar totaliter ve zalimdir.

Millete yapmadık zulüm bırakmadılar.

Bunların düzeni tek parti düzeniydi.

İldeki vali, aynı zamanda CHP'nin il başkanıydı. Falan filan.

*

Peki şimdi?

Bütün devlet gücünü eline geçirene; yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı tek elde toplayana, bakanlıkları siyasi teknisyenliğe, milletvekillerini bir hiçe dönüştürene ne denir?

*

Savcıların ve Hukukun yapacağı bir araştırmayı İçişleri Bakanlığı, ‘’İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden, 455'inin PKK/KCK, 80'inin DHKP-C, 20'sinin MLKP, 2'sinin MKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikayet ve elde edilen tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için Bakanlığımızca özel teftiş başlatılmıştır" denilmesi, bana göre hukuki değil, siyasi söylem olduğunu sokaktaki sağır sultan bile anlıyorken, ekonomideki kötü gidişatın gündemini değiştirmeye yönelik bu siyasi söylemler, kamuoyunda ters tepmeye başladığını görmemek için kafaları kuma gömmüş olmak gerek…

*

Aynı Soylu ne demişti; ‘’10 bin dolar her ay çete lideri Sedat Peker’den maaş alan siyasetçi var’’ dememiş miydi?

*

Tüm Türkiye hala bu açıklamanın cevabını alamamışken, önceki gün yine aynı Soylu, ‘’sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki; bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” İnancımıza muhalif bir sözü üç defa söyleyen Soylu denen adam, yakında ben Mesih'im derse hiç şaşmam…

*

Bu nasıl bir siyasi argümandır?

*

Bu mantığa göre, yapılan kötülüğün, yapılan yanlışın müsebbibi, maazallah Allah'tır. Cüz'i iradeyi sıfırlayan bu akıl tutulmacılıgı, iflasın eşiğine doğru sürükleniyor. Soylu bu sözü söylediği için derhal görevden alınmalı veyahut Milletimize ‘’Böyle bir söz söylediğim için çok mahcubum, özür dilerim, Hem Milletimden, hem Yüce Allah’tan’’ demesi tövbe etmesi gerekir.

*

Yazımı noktalarken…

Şunları da söylemek istiyorum:

AK Parti benim tanıdığım Ak Parti olmaktan çıkıp, bazı yetkili kişilerin söylemleri sonucu hata üstüne hata yapan bir parti olma yolunda ilerliyor…

Hele hele İBB’ye kayyum atanması söylemi, başlı başına akıl tutulmasıdır…

AK Parti’nin her geçen gün iletişim hatası içerisinde olduğunu söyleyebilirim… Bunu İsmail Saymaz’a röportaj veren Bülent Arınç’ta dile getiriyor…

Diyor ki:

‘’Kayyum meselesi HDP oylarına hala sahip olamadığımızı gösteren olumsuz örnektir. Onun tortuları devam ediyorken, İstanbul Büyükşehir kayyum eline verilecek demenin ne kadar yanlış olduğunu söylemek isterim.

Mesele İstanbul'dan ibaret kalmamalı. İki şey seziyorum. Bir: Yapılanlar haksızlık ise, ki gidişat onu gösteriyor, her gün iletişim hatası içerisinde AK Partimiz. İletişim hatası nedir? Bir şey yapılıyorsa bize sağladığı kar, karşı tarafa vereceği zarar nedir? İletişim hataları sonunda bizim zarar hanesinin kabardığını, karşımızdakilerin daha da güçlendirildiğini düşünüyorum.

Kasten yapılırsa AK Parti'ye büyük kötülüktür. Başta Cumhurbaşkanımıza da. Gaflet sonucu ise lütfen iletişim hatalarından vazgeçsinler. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz her yaptığımız işle…’’

*

AK Parti’de gidişat hiç de iyi değil…

Siyasetçilerin sokağın sesini dinlemek istememeleri, ekonominin bir türlü zapturapt altına alınamaması, aşırı yoksulluğun her geçen gün insanların iliklerinde hissetmesi, yaşamsal alım gücünün gittikçe azalması karşısında, halkın bir an önce sandığın getirilmesine yönelik çok sesli düşüncelerin ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir… Bunu görmemek için kör olmak gerekir...

*

Neyden korkuyorum biliyor musunuz?

Sandığın kurulmaması gibi bir düşüncenin, insanlar arasında yavaş yavaş konuşulmasından endişe etmeye başladım desem abartmış olmam…

Maazallah böyle bir hata olmaz inşallah…

*

Yaparlar mı dersiniz?

*

Yaparlarsa işte o zaman hezimetin hezimeti yaşanır…

Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde olduğu gibi…

*

Velhasıl diyeceğim odur ki:

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

Allah sonumuzu hayreyleye...