Yazısında, “Çamur at izi kalsın” anlayışının revaçta olmasının, karakter problemi ve maddecilikten kaynaklandığını belirten Akpınar, bu tür davranışların ahlaki çöküntüyü de beraberinde getirdiğini dile getirdi. “Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir” diyen Akpınar, toplumda kötü niyetli bilgi yayımcılarının kendi vicdanlarında bile mahkum olduklarını ifade etti.
Köşe yazısının sonunda, erdemli ve samimi bilgiye önem veren herkese selam göndererek yazısını sonlandırdı. Akpınar, dürüstlük ve doğru bilginin her zaman üstün geleceğini savunarak, bu konudaki kararlılığını bir kez daha vurguladı.
İşte Başkan Akpınar’ın köşe yazısının tamamı:
"Allah doğruları ve dürüst kullarını sever ve onları hedefine ulaştırır…
Son günlerin modası ise; yalan, çarpıtma, iftira ve dedikodu hastalığıdır…
Günümüzün hastalığı; ne yazık ki, ”çamur at izi kalsın, izi kalmazsa sözü kalsın.” anlayışıdır…
Bu anlayışın revaçta olmasının temel sebebi; hayatını haram rızıkla devam ettiren ve bir türlü mutluluk ve huzuru bulamayan, ahiret hayatına inancı zayıf olan karakterlerdir…
Kısaca, iftira ve çamur atma anlayışının temelinde ahlak problemi ve maddecilik sorunu yatmaktadır…
Rabbim hiç kimseye haramla yaşamayı, aile efradına haram yedirmeyi nasip etmesin…
Ama günün sonunda, “çamur at izi kalsın.” mantığıyla hareket edenler, çamura batıyorlar ve çırpındıkça da, daha da bataklığa saplanmaya devam edeceklerdir…
Doğruluk, daima yaşamaya, var olmaya ve başarılı olmaya devam edecektir…
Bilgi kirliliği, kötü niyetin göstergesidir…
Bilgi kirliliği, hevanın, maddeye tapınmanın, hedonizmin ve ahlaksızlığın eseridir…
Aslında, yanlış bilgiyi kamuoyuna empoze etmeye çalışanlar, kendi vicdan mahkemelerinde bile mahkumdurlar, suçludurlar…
Aslında, karalama kampanyası yapanları ve yalan bilgiyi yayanları, dünya alem biliyordur…
Bu düşülen alçak ve adi durumu ifade etmek için, Anadolu’da kullanılan meşhur bir deyim kullanılmaktadır:
“Devekuşu gibi kafasını kuma sokmak”
Başkalarını aldattığını sanarak kendisini aldatmak olarak tanımladığımız bu deyim, tam olarak ta bu konuyu anlatmaktadır…
Konuyu örneklendirecek olursak:
HEPİMİZİN bildiği eski bir fıkradır:
Bektaşi'ye "Neden namaz kılmıyorsun?" diye sormuşlar, "Cenab-ı Allah Kur'an'da namaza yaklaşmayın buyuruyor" cevabını vermiş.
"Ama o âyetin başında 'İçkili iken...' deniyor" diye hatırlattıkları zaman da, Bektaşi
"Ben hafız değilim, o kadarını bilemem" demiş...
İşkembe-i kübradan atmak, söylediği lafların inandırıcılığı olmayan, yalan söyleyen ve bu yalanını abartan kişilerin mesleğidir…
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir…
DEZENFORMASYON (bilgi kirliliği, yalan bilgi), hem bir şahsiyet meselesi, hem de bir toplumsal sorundur…
Sözlerime son verirken, doğruları ifade eden, iyi niyetli ve akademik bilgiyi esas alan, pragmatist ve kapitalist bir ruha sahip olmayan, samimi ve hasbi olan, erdemli, tüm gönül adamlarına selam olsun…
Selam ve dua ile kalın..."