6 Şubat Depremlerinin en büyük hasara yol açtığı Kahramanmaraş’ta da bazı firmalar ellerinden gelen çabayı gösterse de özellikle sosyal medyada eleştirilerin merkezi haline geldiler. Bazı ulusal basın yayın kuruluşları temsilcileri de ekranlar karşısına çıkarak ‘depremzede’ olan Kahramanmaraşlı firmaları eleştirdi.
Eleştirilen firmaların başında ise Kahramanmaraş’ın su markası MARSU yer aldı. Depremden bu yana kent halkına su dağıtmadığı gerekçesiyle adeta linçe maruz kalan MARSU’nun firma yetkilileri basın mensuplarıyla bir araya gelerek söylentilerin gerçek dışı olduğunu, stoktaki suların Valilik talimatıyla Jandarma tarafından belirtilen yerlere gönderildiğini, tesislerinin de depremde zarar gördüğünü ve dolayısıyla üretim yapamadıklarını savundular.
Tekir Mahallesi’nde bulunan MARSU tesislerinde düzenlenen toplantıda MARSU Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sait Kanbur, MARSU Genel Müdürü Mehmet Buldum ve basın mensupları öncelikle su üretimi yapılan tesisi gezdi. Ardından firma yetkilileri açıklamalarda bulundu.
"TOPLAMDA İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ GÜN 18 TIR SUYU VERDİK"
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından MARSU olarak kent halkına su dağıtılmadığı algısının gerçeği yansıtmadığını dile getiren MARSU Genel Müdürü Mehmet Buldum, “İki depremin de merkez üssü Kahramanmaraş'tı. Biz de bu iki deprem üssünün ortasında bulunuyoruz. Şehrimizdeki hemşerilerimiz ne yaşadıysa biz de aynı şeyleri yaşadık. Gecenin 4:17’ sinde sokağa çıktık. Eşofmanlarla bir gün boyunca arabalarda yaşadık. Arabalarda mazot bitti. Ertesi gün imkânını bulan çoluğunu, çocuğunu, eşini başka şehirlere götürmek için yollara çıktılar. Enkaz altında olanlar vardı. O günleri hepimiz aynı şekilde yaşadık. Biz de o günlerde aynı şekilde mağdur olduk. Biz bir taraftan kendi çoluğumuzun çocuğumuzu sağlama alırken bir taraftan da Kahramanmaraş'a geri dönüp Maraş'a yardımcı olmaya gayret ettik. İlk gün ikindi vakti Vali Yardımcımız Rıza Bey geldi, Bize su lazım dedi. Bizde araç gönderirseniz, bir de kepçe gönderip yolumuzu açarsanız, ne kadar istiyorsanız verelim dedik. Bu görüşmeden gece 4’e kadar yedi tır su verdik. Yöntem olarak da Valilik buraya araç gönderdi. Tekir Jandarma Karakolu ve Tekir Muhtarlığı el birliğiyle kepçe buldular, yolu açtılar. Valiliğin yönlendirdiği araçlara bu şekilde suları teslim ettik. Toplamda ikinci ve üçüncü gün 18 tır suyu verdik. Suları, Jandarma ve AFAD koordinesinde nereye dedilerse gönderdik.
"ARTÇI SARSINTILAR SEBEBİYLE SULAR BULANDI"
Bizim işçilerimiz Antalya'dan Bolu'ya kadar, Ankara'ya kadar, Kırşehir, Nevşehir'e kadar yayılmıştı, onları çağırdık. Yatacak yer ayarladık, yiyecek ayarladık. Kar altında kendi ellerimizle tesisi temizledik. Burada iki ay biz bahçede yattık. 20 gün boyunca su üretemedik. 20 günden sonra personel sıkıntımız vardı yani biz mart ayı boyunca da randımanlı bir üretim yapamadık. Depremde ve daha sonraki artçılarda su bulandı, su bulanık olduğu zaman üretim yapamadık. Biz imkânımız ölçüşünce halkımızın yanında olduk, çok büyük fedakârlık yaptık. O günlerde dışarıdan çok yardım suları geldi. Bu çok doğal. Biz de Kastamonu'da sel olduğunda su gönderdik. Biz Bursa'da veya Ankara'da olsaydık daha fazla su gönderebilirdik, fakat bizde depremzedeyiz. O gün dışarıdan gelen sular o kadar fazla geldi ki refüjlere bıraktılar. İnsanlar artık bize su göndermeyin, battaniye verin, ısıtıcı verin, yiyecek gönderin diyorlardı. Fabrikadaki arıza ve kaynaktaki suyun bulanık olması nedeniyle depomuzdaki suları verdikten sonra tekrar üretime geçebilmek için birçok faktör vardı. Elektrik yoktu. AKEDAŞ'a 10 günde elektriği zor açtırdık. Tesis binamızın hasar durumunu tespit ettirmek lazımdı. Bu bir süreçti. Burada boru patlamış o boruyu neresinden patladığını bir cihazla bakıp tamir etmek gerekiyordu. Makinalarımız yerinden oynamış, onların bir parçasını Ankara'da tamir ettirip, bir parçasını yurt dışından getirdik.
"BİZ DE DEPREMZEDEYİZ, VİCDANEN RAHATIZ"
Sosyal medyada maalesef kulaktan dolma başka duygularla böyle bir linç yedik, yemeye devam ediyoruz. Ama biz halkımızdan empati bekliyoruz, anlayış bekliyoruz. Biz de depremzedeyiz, biz vicdanen rahatız, çok ciddi fedakârlık yaptık. Birçok insanlar ‘ben artık burada yaşamam’ diye gitti. Biz ne yaptık? Biz burada kendi yiyeceğimizi, yatacağımızı, çadırımızı kurduk, yemek yaptık, yeri geldi bulaşık yıkadık. Her şeyimizi kendimiz ayarladık. Tesisimizde çalışan personellerimizin aileleri şehir dışına gitmek zorunda kaldı. Bizler tesis bahçemizde iki ay boyunca mücadele verdik” sözlerini dile getirdi.