Sitemizin köşe yazarı Yıldırım Üzümcüğlu bugünkü yazısında, ''Deprem, tarihi eserler ve Pınarbaşı'' yazısını kaleme aldı.
Maraş depremi sonrası bu köşedeki ilk yazımı yazıyorum.
Yıllarca “Maraş depremi geliyor” diye adeta bağıranların en önde geleniyim dersem abartı olmaz.
Beklenen gerçekleşince aynı köşede yazıyor olmak kolay değil.
Konutları hafif hasarlı olan insanlarımızın gerekli bireysel yardımlarla, uzmanların desteğiyle ve gerekli terapi desteğiyle, konutlarına girmeleri sağlanmalıdır.
Maraş normaline dönmemiz için atılacak en önemli adımlardan birisidir bu.
Çadır kentlerde ve konteyner kentlerde yaşayan insanlarımızın orta ve ağır hasarlı konutlar sahipleriyle sınırlandırılması şehrimiz üzerine çöken karabulutların dağılmasına katkısı olacaktır.
Hafif hasarlı konutları olanların çadırkent/konteyner kentlerde yaşaması zorunlu ise; aynı aile üyelerinin aynı çadır/konteyner de kalmaları sağlanmalıdır.
Yıllarca bu depremin geleceğini söylemiş bir insan olarak şimdi de diyorum ki; fay hatları açısından en güvenli hale döndük.
Risk sıfır değil. Evet değil ama hangi şehre gitseniz Maraş’ın riskinden daha az risk çok zor bulunur.
Maraş ilinin sınırlarından öte bölge illerinde hasar yaratan fayların kırılmasının ilki değil sonu da olmayacaktır. Fakat 310-459 yıl aralığında uykuya dalmıştır.
Ara sıra homurdanacak kış uykusundaki ayı gibidir artık.
Hatay-Adana- Göksun civarında beklenen deprem 6-7 aralıkta bir büyüklükte deprem olacaksa tabii ki; etkileneceğiz.
Etkileneceğiz diye yaşamayacak mıyız?
Şehrimiz için çaba göstermeyecek miyiz?
Hepimiz çok kıymetli dost, arkadaş, akraba ve aile üyelerimizi kaybettik.
Vefat edenlerimize rahmet diliyorum.
06.02.2023 günü, bir günde dört defa, yirmi günde beş defa ölüm meleğiyle tokalaştık, selamlaştık.
Bugün yaşıyorsak; Rabbimizin bizlere yüklediği görevler vardır.
Bizlere mühlet verilmiştir.
Fırsat tanınmıştır.
Mevla’mız; bizi hayatta bırakarak, gidenlerin emanetine sahip çıkmak için görevlendirmiştir.
Deprem sonrası oluşan yağmalar, yağmacılık yapanlar, deprem an’ı acil ihtiyaçlarından olmadığı halde beyaz eşya bile yağmalayan insan kılıklıları gördük ve Maraşlı olarak biz utandık.
Bu fırsatçılar maalesef büyük çoğunlukla görüntüleri halen sosyal medyada sergilenmektedir.
Hepimiz için yaşadıklarımızda bir ibret vardır.
Özellikle “şehir plancılar dikkate alınıyor mu?” sorusunun cevabı; yine kocaman bir “HAYIR.”
Fay hattına 25 kilometrede bu kadar hasar ve kayıp yaşamış şehri fay hattına daha yakın mesafeye taşımak hangi aklın ürünüdür?
Tarım arazilerine ve şehrimize zarar verenlerin, bunca ölüme imza atanların uykuları rahat mıdır?
Bölge genelinde 11 il, ilçeleri ve köylerinde 55.000 civarı ölüm olduğu sonucuna inanıyorsak; olayın dehşetini görmüyoruz.
Herkes mesleğini yapmalıdır. İmar plan ve tadilatlarına imza atan, Mühendis insanların işlerini yapmaya kalkanların yaşattıklarını gördük. Sonuç; kara Maraş değil, kapkara bir Maraş.
Şehir doğru yere planlanmalı. Zemine gömülecek parasal israftan uzak durulmalı. Her manavdan meyve almadığınız gibi konut yapılacak alanlar için tercihlerinizi doğru yapmalısınız.
Kastamonu selinden sonra aynı vadiye yerleşen/yerleştirilen insanlar neler yaşadı tekrar?
4-5 katlı binalar bugünkü teknolojiyle yapılabilecek en sağlıklı betonarme binalardır.
Doğru zeminler seçilmelidir.
İmar planları ve imar tadilatları en az 15 yıllık (15 yıllık diplomalı değil, 15 yıl kesin iş deneyimli) mühendislerden oluşacak komisyonların işidir.
Her felaket sonrası bir sürü uzman tanıyoruz. Şehrimiz için en büyük tehlike; her şeyi “ben bilirim” diyen ve her konu da fikri olanlardır. Bu konu doğal afetlerden daha büyük bir tehlikedir.
Siyaseten koltuklara atama yapmak yerine lütfen liyakatli insanları atayınız. Çünkü bu görevlendirmelerin vebali atamayı yapanlarındır. Hesabı biz sormayacağız. Hasib ve Adl olan Rabbimiz sorar sadece ve hakkıyla. Bu sorgu ve yargı uzak bir ihtimal gibi gözükse de, maalesef yaşadıklarımızı (depremi kast etmiyorum. Hayatımızda yaşadıklarımızdır kast edilen) adaletin tecellisi olarak düşünmeyecek kadar aldırışsız yaşıyoruz.
Kul olarak en büyük gafletimiz; “herkes ölecek, ben ölmeyeceğim” yanılgısıyla yaşıyor oluşumuzdur.
Şehrimizin eski belediye binasını hatırlar çoğumuz. Nasıl yok edildi?
Maraş TC merkez Ziraat bankası binası neden yıkıldı?
Maraş Sanat Okulu binası neden yıkıldı?
Sırada şimdi deprem gerekçesiyle Garnizon binaları var.
Sahi bu şehri yönetenler hiç yurt dışına gitmiyor mu?
Kuzey ülkelerinde saz çöpleriyle yapılmış çatılı evlerin, tırpan gibi aletlerin, kağnı arabasının müzelerde tarihi eser diye sergilenişini görmüyorlar mı?
Bizde her şey tarih. Ama biz onları, şehrimizin hafızalarını, insanımızın hatıralarını yok ediyoruz.
Sebep ne?
Bize geçmişle bağlarımızı koparmayı layık görmek sizce normal mi?
Tarihi eser denince; sadece Maraş’ın cami ve konaklarını düşünecek kadar ufku dar insanlar yönetmemeli bu şehri.
Sümerbank binalarından çok daha eski bir Garnizonu ve lojmanlarını yok etmeye hazırlanmak büyük gaflettir.
Kaç tane ağaç diktiniz de o arazideki kamuflaj bitki örtüsünü yok edeceksiniz?
Pınarbaşı şehrimizin doğal kliması; siz o araziyi yok edince Pınarbaşı gibi klimatize ortamı kaybedeceğiz. Bu kadar mı öngörüsüz adımlar atıyoruz?
Buna gerekçe deprem felaketi olamaz.
Tamir edin ve açın Askeri müze olarak.
Sizin bu şehri yıkmak değil korumak göreviniz var.
Sizler Pınarbaşı’ndaki nefes alma hakkımızı korumalısınız.
Sizler depremden daha büyük hasarlar vermemelisiniz.
Sizleri aldığınız emaneti hakkıyla korumaya ve imar etmeye davet ediyorum.