Ülke, bizim ülkemiz...

Ülke derken, biz derken tam olarak ne anlıyoruz ve nasıl bir şey hissediyoruz?

Ağızlarda dolaşan iki sözcük mü; yoksa gerçekten anlamlı bir duygu mu?

Sizi bilmem ama ülkem benim için evimden farksızdır.

Bu vatan üzerinde yaşayan milyonlarca insansa hiçbir ayrım yapmadan benim kardeşimdir. "Şu bu kardeştir" diye sözüm ona birlikteliği vurgulayan ayrımcı kalıp cümleleri kullanmıyorum bile!

Ülkem benim evimdir.

Doğru.

Ancak son zamanlarda evimin hiç huzuru kalmadı.

Kardeşlerim birbirini parçalar oldu. Her türlü sebepten kavga eder oldular.

Sebebi ise akraba görünümlü akbabalar...

Nerden geldikleri belli olmayan bu yaratıklar ailemin içine sızdılar.

Bunlar bizden gibi göründüler; ama yedi kat eldiler.

İlk önce herkese iyi göründüler.

Sonrasında evimizin içini değiştirmeye çalıştılar.

Bunu yaparken değer yargılarımızla da oynadılar.

Yavaş yavaş farklılıklar ortaya attılar bizim aramızda.

Öyle ya, bir elin beş parmağı bir olmaz.

Fakat kardeşlerim bu duruma çok bozuldular.

Belki de hepimiz aynı ekmeği yiyorduk ama birimizin lokması diğerinin gözüne daha fazla görünmüştü.

İlerleyen zamanlarda birbirimize olan öfkemiz artmıştı.

Odalarımıza çekildik.

Zaman zaman birbirimizi görmezden geldik.

Çoğu zaman kavga eder olduk.

Her şey o kadar çığırından çıktı ki bir şeyi unutmuştuk.

Ayrı odalarda yatsakta aynı evde kalıyorduk. Bu ev bizimdi.

Bizi birbirimize düşürenler fırsattan istifade eve iyice yerleştiler.

Bu yüzsüz yaratıklar kendilerinin gibi kullanır oldular, hatta bizden habersiz kiralamaya kalktılar.

Yakında bizi sokağa atacaklar. Buna izin veremeyiz!

Yanlış anlamayın. Kendi ailemi çok seviyorum diye diğerlerinden nefret ettiğimi söyleyemem.

Zaten bu çok saçma olurdu.

Bir insan kendi ailesini çok seviyor diye diğer ailelerden nefret etmez.

Ancak aileme dil uzattıklarında ya da ailemi yıkmaya çalıştıklarında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.

Kardeşlerim bir an önce kendine gelmeli. Bu evin, yani ülkenin, yükünü beraber çekiyorsak biri zarar gördüğünde bütün ülke zara görecek demektir. Aslında o kadar farklı olmadığımızı anlamalıyız. Aynı lokmayı yediğimizin, aynı havayı soluduğumuzun farkına varmalıyız.

Arada bir fark olmadığını anlatabilmek için kardeşliğin nerden geldiğini belirtmek lazım.

Bu kardeşlik aynı anadan doğmayı gerektirmiyor.

Eğer "Ne mutlu Türk'üm diyene!" dendiğinde aynı ırktan olmayı değilde aynı duyguları paylaşmayı, aynı toprağı ekip biçmeyi kısacası aynı ruhu hissetmeyi anlıyorsanız siz de bu ailenin bir üyesisiniz.

Siz seversiniz ya da sevmezsiniz. Ben bu durumda tek bir şey söyleyebilirim.

Güzel evim memleketim, canım ailem milletim...