Gündem o kadar hızlı ki, biri bitmeden öbürü başlıyor. Tam bu yazıyı yazmıştım ki gündem değişti ve ertelemek zorunda kaldım. Ama yıllarca sürecek gündemlerimizde yok değil. Bunlardan biri de Kanal İstanbul ve uzun süre bizi meşgul edecek. Zira bu iş öyle ben yaptım oldu denilecek türden değil. İş çok ciddi, masraflı ve bölgesel öneme sahip. Enine boyuna düşünülmesi ve oldubittiye getirilmemesi gereken bir konu. Herkesin mutlaka bir fikri vardır. Naçizane benim de bu konuda söylemek istediklerim, desteklediklerim ve çekincelerim var.

Yapılacak olan kanalın uzunluğu 40 km, derinliği 25 metre ve genişliği 150 metre olacakmış. Hükümet kanalla birlikte tanker trafiğinin kanala kayacağını söylüyor. Ayrıca kanal çevresine yeni gökdelenler ve yerleşim alanları kurularak milyonlarca nüfusa ev sahipliği yapacak.

Ortaya atılan tezlere ve eleştirilere bakacak olursak; öncelikle gerekli mi değil mi veya zamanı mı değil mi? diye sormak istiyorum. Çelişkilerden biri bu; hem ülke krizde diye en ufak hizmetler bile aksatılıyor, belediyeler hiçbir hizmet yapmıyor, hem de dünyanın en pahalı ve paralı işlerinden birine soyunuluyor. Bir alt geçit bile yıllar sürüyorsa kanal ne kadar sürecek. Bu çelişki neden? Elzem olmadığı kesin peki neden ülke ekonomik olarak rahatlamadan başlanıyor? Biraz daha beklenemez mi?

İkinci olarak; Kanal gerekli mi? Boğaz varken kanala ne gerek var? Eğer kanal yapıldıktan sonra isteyen gemi boğazdan geçebilecek ise kanla gerek yoktur. Amaç boğazı rahatlatmak ve korumak ise bu amaca ulaşılamamış olur. Yani hem israf hem de masraf oluyor. Ama kanaldan sonra gemiler boğazdan geçemeyecek ve kanalı kullanmak zorunda kalacaklar ise kanal tez zamanda yapılmalıdır. Ve yapılması elzemdir. Boğaz kurtulmuş ve korunmuş olacak aynı zamanda da geçen gemilerden para kazanacağız. Madden manen kardayız. Zira beğenmediğimiz Mısır Devlet Başkanı Sisi bile Mısır’da Süveyş Kanalını yeniden yaptırdı. Hatta 32 ya da 35 km’si Süveyş kanalına paralel olarak yapılıyor. Geri kalan kısım ise eskinin genişletilmesi durumudur. CHP’lilere duyurulur.

Kanalın ÇED raporu tartışılıyor. Ben bu ülkedeki birçok profesöre güvenmiyorum zira çoğu torpille geliyor ve torpille gelen hiçbir makam (siyasiler de) bana güven vermiyor. Bu jeoloji PROF’ları bir zamanlar on yıl içinde İstanbul’da büyük bir depremin olacağını bekliyordu ama yirmi yıl oldu. Otobüs bekler gibi deprem bekleyen PROF’un raporu benim gözümde geçersizdir. Bu kanalın depremi tetikleyeceğini savunan zavallılar var. 50 60 metre kazı ile depremin olacağını savunanlara söylenecek sözümüz yok. Allah akıl fikir versin ne diyelim.

Evet, kanalın geçtiği yerde ekoloji bozulur. Ancak kanalın yapılması ile orada yeni bir ekolojik hayat ve döngü başlar. İlk başta zararlı gibi gözükse de yeni yaşam alanları açılacak ve orası tam bir deniz hayatı yaşayacak ve deniz yaşamı genişleyecektir. Doğaya çok bir zarar vereceğini düşünmüyorum. Zira batık gemiler bile denizde canlı yaşamını bitirmiyor çoğaltıyor. Sonuçta gemiler atık değil mi?

Hükümet: Boğazdan geçen tankerlerin boğazı ve insanları tehdit ettiğinden bahsediliyor. Bu da tam bir çelişkiler yumağı değil mi? Hem boğazdaki insanları tehlikeden kurtarmaktan bahsedeceksin hem de kanalın etrafına gökdelenler dikeceksin. Gökdelendeki insan sayısı boğazdakilerden kat kat fazla

olacaktır, o halde kanal daha tehlikelidir. Gerçi hükümet o gökdelenlerin işgüzarlıktan çizildiğini açıkladı. Madem bu kişiler işgüzar. Bu işgüzarlara neden böyle hata kabul etmeyen önemli bir proje teslim ediliyor?

Doğadan çıkan hafriyatlar yine doğaya kullanılabilir. Her işin mutlaka iyi ve kötü etkileri olacaktır, yani her hizmetin bir külfeti olacaktır. Önemli olan zararının azlığıdır. Zira sıfır zarar mümkün değil.

İstanbul’un en önemli su kaynaklarından Sazlıdere barajı yok edilecek, eğer bunun yerine daha fazla ve büyük bir su kaynağı temin edilirse sorun ortadan kalkabilir. Büyükşehirlere büyük su kanalları gerekiyor. Gaziantep içme suyunu 100 km den fazla bir yerden getiriyorsa İstanbul 200 km den bile getirebilmelidir.

Yap işlet devret modelinde çok da başarılı olduğumuz söylenemez. Zira devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak deniliyor ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bu yanlışı köprülerde gördük burada da başımıza gelmesinden korkuyorum. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesi hepimizi mutlu edecektir.

Büyük projeler büyük ses getirir ve büyük tartışmalar yaratır. Herkes elbette fikir beyan edecektir. Kimisi istemeyecek kimi isteyecektir. Bu konunun vatan millet Sakarya edebiyatına dönüştürülmemesini ve eleştirenlerin düşman ilan edilmemesi en önemli hususlardandır. Eleştiri yapılan işler için olur. Zira yaptığınız işin eleştirilmesi, boş durmanızın eleştirmesinden daha hayırlıdır.

Ne diyelim, Vatana millete hayırlısı olsun. Sonuç ne olursa olsun kazanan milletimiz ve devletimiz olsun.