Günümüz dünyasında, işlerin yolunda gitmemesinden hep şikâyet eder dururuz!
Hayatın içinde veya işin bitmesi ve çözümü hakkında liyakatli kişiler karşımıza çıkıyor mu?
İşlerin çözüm noktasında; kurumlarda ve hayatın her karesinde liyakatli kişilere ihtiyacımız vardır.
Toplumda en çok şikâyet edilen konulardan biri, insanların bulunduğu konumda işini iyi yapmaması veya işini sevmemesidir.
PEKİ, LİYAKATLİ KİŞİLER NEDEN GEREKLİ?
Tarihin derinliğinden bu güne gelinceye dek bu ”LİYAKAT” meselesi karşımıza derin bir yara olarak çıkıyor. Tarafçılık, kayırmacılık dahası hak edeni, layık olanı, ehliyet sahibi kişilerin engellenmesi ve liyakat’te layık olmak, yaraşmak görevi hakkıyla ifade etmek etik kuralların başında gelmektedir.
Liyakat sahibi olmayan kişiler kamu kurumları ve kuruluşlarında adaletsizliğe yol açabilir ve bu durumda halkın güvensizliğine sebep olabilir. Adalet duygusu gerek aile hayatında gerek sosyal hayatta bizimle beraber olan veya zaman, zaman ihtiyaç duyduğumuz bir kavramdır.
Bir satıcının terazisindeki ölçü, satıcı ve alıcı açısından nasıl önemli ise adalet duygusu da hayatın her karesinde korunması gereken bir ölçüdür, dengedir. Bütün mesele bu dengeyi muhafaza etmemizdir.
Yine, layık olmadan, o yolda çaba sarf etmeden bir yere ulaşmak işin kolaycı yönüdür. Toplumsal ahlak anlayışına da uymaz, uymadığı gibi de çalışmayan üretmeyen tembel bir topluma dönüşürüz.
“Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar verme yetkisi zayıflarda olursa işler bozulur”. Diye söyler Hz Ebubekir
Akraba, eş dost ve çevresini kollayan kayırmacı kültürü çoğaltan zihniyetler, toplumda güvensizliğe yol açabilirler. Halkın yüreğinde güvenin ve adaletin yeniden tazelenmesi ve kamu yönetiminde etik kuralların yerine oturmasında, en önemli etkenlerden biri olan liyakat konusunu bir kez daha gözden geçirmek lazım
Bunun içindir ki, bu memleketin misyonu olan adamlara ihtiyacı var, çünkü işler bu adamlarla yürür.
Adam yok demiyorum, adam gibi adamlar değer gördüğü sürece meydana çıkarlar. Bütün mesele bu adamların varlığına inanmak ve onlara itibar etmek, yani onları kabullenmek olgunluğunu ve gelişmişliğini gösterebilmektir!
Şahsi hesaplar, zaaflar ve siyaset filtresindeki tıkanıklıklar, bu memleketteki gelişimi engelliyor.
W.Shakspeare şöyle diyor; ”Liyakat olmadan kazanılan, müstahak olmadan kaybedilir.”
Gerek kurumlarda, gerekse hayatın içinde görev alan “LİYAKATLİ” kişilerin olması önem arz ediyor.
Truman’ın bir cümlesiyle bitirelim; ”Tilki kümesi iyi tanıyor diye, bekçi yapılır mı?