RAMAZAN ayına girmemize sayılı günler kaldı…
İlk sahura, Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece kalkacağız…
Çocukken Ana cazıma yalvarırdım sahura kaldırması için…
Kaldırmadığında sahursuz oruç tutacağım derdim…
Çocukluk aklı işte küserdim, bir sonraki akşama kesin kaldırırdı…
*
İnanın o eski çocukluğumuzdaki Ramazanları hep özlemişimdir…
Bir tat vardı, huşu içinde Ramazan’a duyulan saygı, hürmet vardı…
Hele o iftar saatini beklemek yok mu?
Camilerin minaresindeki lambaların (mahyaların) bir bir yanışını izlemeyi…
Kaleden top atışının yapılması ile sokakta üst üste dizdiğimiz taşlardan kuleyi yıkıp, eve doğru koştuğumuzu…
*
Ya iftar sonrası?
Sokak lambasının kör ışığında, “cıngılım çıktı, birdirbir, çöktürüm eşşek ve saklambaç” gibi oyunları oynamayı…
Yine daldım gittim çocukluk günlerine…
*
Günümüzde ise, her yıl bir başka ananelerimizden, örf adetlerimizden kopmaya başladık…
Akraba, akrabayı, bırak iftar yemeğine çağırmayı, Belediyelerin halka açık iftar programlarına telefonla onları davet eder olduk…
Bir akşam bir Belediye iftarında, öbür akşam diğer belediye iftarında boy gösterir olduk…
Bazılarımız iftar paketlerini 5’er, 10’ar, koltuk altımıza alıp evlere dağılır olduk…
Olduk da olduk...
Alışkanlığa dönüştü bu olmalar…
*
Kendi kendime soruyordum…
Diyordum ki:
- Bu Ramazanda da yine belediyeler iftar çadırları kurduracak mı?
- Kendi aralarında bir yarışa girecek mi?
- Kimin iftarı daha şatafatlı, kimin iftar programında hangi siyasetçiler katılacak, kimin iftarı daha kalabalık gibi, akla hayale gelmeyen sorulara cevap aranacak mı?
- Hele hele ihtiyaç sahibi aç insanların değil, hemen hemen her akşam aynı yüzlerin utanmadan, sıkılmadan, sırf siyasetçilere kendilerini göstermek için iftar çadırlarına koşturacak mı?
*
Oysaki…
Eskiden iftar çadırlarına girmekten hayâ eden insanlar vardı…
Şimdi ise…
İftar çadırlarına koşan insanlar topluluğu var…
Özümüzü kaybetmek adına yapılan bu davranışlar sizce doğru mu?
Niye böyle olduk?
Ha…
Söyler misiniz niye böyle olduk?
Bu ülkede, bu onurlu ülkede, herkes ama herkes bir tas çorba içer ve karnını doyurur…
“Garip guraba için çadır kuruyoruz” söylemleri bence yemek fabrikalarını zengin etmeye yöneliktir…
*
Geçen günlerde, Onikişubat ve Dulkadiroğlu Belediye Başkanlarımıza hayırlı olsun ziyareti için yanlarına gittiğimde, bu konu açıldı…
Her iki Başkanın da, “Belediye olarak bu ramazan da iftar çadırı kurmayacaklarını, gerçek fakir fukaranın evine kadar gidip gereken maddi ve manevi desteği vereceklerini” söylemeleri karşısında inanın dünyalar benim oldu…
O sevinç ile bir an çocukluğuma gittim desem inanın…
Her ramazanda sabah, öğle, akşam okuduğum ve feyz aldığım Sezai Karakoç’un “Oruç da acıkır” başlıklı eşsiz bir makalesi aklıma geldi…
Birkaç satır sizlerle paylaşmak istiyorum:
“…Evet. Oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve âb-ı hayat gibi kanamadığı su, Kur'ân sesi, acıktığı namaz, örtündüğü merhamet, kuşandığı giyindiği, Allah adının yükseltilmesi, yani cihattır.
Ve orucun da iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında, işte saydığımız, göğe mahsus yiyecekler bulunur…
Yalnız, insan orucu özlemez, oruç ise insanı özler. Ramazan ayı gelince sıla-ı rahim edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir…”
Belediyelerimizin de; Orucun iftarını evinde boynu bükük bekleyen garip gurabaları, öksüz ve yetimleri, kimsesizleri, gerçek hayır hasenat yapılacak kişileri bulup, onlara koşmalı, yardım elini sadece o insanlarımıza uzatmalı…
*
Buradan şu hususun bilinmesini istiyorum:
30 gün boyunca; “Hangi belediye, hangi işadamı, hangi kurum ve hangi parti, kim olursa olsun, bir iftar programı verdiğinde, ben ve Kanal Maraş ekibi katılmayacaktır…”
Ve hiçbir iftar programı etkinliğini haber yaptırmayacağım…
Bu böyle biline…
***
DİP NOT: Umarım Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Hayrettin Güngör ve diğer ilçe Belediye Başkanları da bu Ramazan da iftar çadırı kurdurmazlar… Bence her başkan, aynı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi, hiçbir basına haber vermeden ve her hangi bir resim paylaşmadan her gece çat kapı bir evin kapısını çalarak Allah ne verdiyse sofralarına oturması temennim olacaktır…