Kanal Maraş köşe Yazarı Mustafa Önyurt kaleme aldığı bugünkü yazısında "Çanakkale ve uzaklarda iki kahraman" diye yazdı.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhit’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi

   M. Akif Ersoy’ un mısralarıyla Çanakkale nin ruhuna şöyle bir uzanalım. Yıl 1915 Gelibolu sırtlarında baharın nazlandığı bir Mart ayı… Hava kurşun gibi ağır, Gelibolu sırtlarındaki ağaçlarda bu kez çiçekler açmıyordu.  Mehmet çiğimin süngüsünde, siper almış dalları boğaza uzanıyordu.

18 Mart pazartesi sabahın 05.45'i savaş başlamıştı, Fransız ve İngiliz donanması boğazda. İtilaf devletlerinin 5 zırhlı, 7 mayın arama gemisi batmış, 7 gemisi kullanılamaz hale gelmişti. Düşman bu yenilgiden sonra Çanakkale’ye karadan saldırmaya başlar. Birbirine kenetlenmiş Subay ve Mehmetçiklerimizin sayesinde düşman püskürtülmüştür.
 
Çanakkale şehitlerine ait bir televizyon programında, tarihçinin anlattığı bir vaka dikkatimi çekti, ”Savaşın en şiddetli anı, bizim on Mehmetçik o heyecanla İngiliz siperlerine giriyor ve onca düşman askeriyle göğüs göğse çarpışıp, şehit düşüyorlar. Naaşları yabancı birliklerin ölüleri arasında kalıyor. Karşı tarafın komutanı bizim şehitlerimizin fotoğrafını çekiyor. O fotoğrafın üstünde İngilizce ”Türk Kahramanları“ yazıyordu.

Mehmetçiğin bu cesaretini ve şuurunu karşı birliğin komutanı bile kabul etmiş olmalı ki, bu anlamlı fotoğrafa bu ibareleri düşmüşler.

Çanakkale zaferi; Bu ulusun ve askerinin direnme gücünün vatanseverlik şuurunun bir kahramanlık ifadesidir.
 
 Kahramanlık deyince çok uzaklarda iki kahramanın hikâyesinden bahsetmek istiyorum, Tarihçi Yalçın Özalp Hocamızın arşivinden;

MOLLA ABDULLAH VE KUL MEHMET’İN HİKÂYESİ    
Fatih Külliyesinin Karadeniz Medresesinde eğitim görmüş Molla Abdullah rızkını aramak için Avustralya nın Silver City kentine gider. Mesleği kasaplık olduğu için belediye mezbahan esinde bir iş bulur. Ancak burada domuz kesildiği için kesim yapmaz, para cezasına çarptırılır. İçine kapanır yalnız hisseder kendisini ta ki Kul Mehmet gelene kadar. Kul Mehmet 22 yaşlarında babayiğit kara yağız bir delikanlı. Ekmek teknesi dondurma arabasını da getirmiştir. Üzerinde Ayyıldızlı  Bayrağı olan arabasıyla Silver City nin sokaklarında Türkçe  “Gaymaklııı…” diye dondurma satmasının ünü Sydneye kadar uzanır. Kul Mehmet ile Abdullah’ın buluşması, kaynaşması çabuk olmuştu.

 Vatan hasretini sohbetlerle gideriyorlardı, Balkan harbi çıkana kadar. İkisi de bu duruma çok üzülüyordu vatanlarına gönüllü gitmelerine izin verilmemişti. Bu harbin acısı yüreklerindeydi. Çanakkale ye  Anzak çıkarmasında bu iki vatansever Türkiye ye gidip savaşmak isterler. Ancak yetkili makamlar “yollar kapalı gidemezsiniz” diye izin vermezler. Bu iki kahraman “öyleyse bizde kendimizi size karşı harp halinde addediyoruz” derler. Bu iki Türk Avustralya kıtasına karşı savaş ilan etmişlerdir. Bu haber Sydney’de neşredilen gazete de çıkar. Savaş ilanın formalite yönü tamamlanmıştı. Önce bayraklar hazırlandı her şeylerini satıp ”Schneider” tüfeği birde” Henry Martin”   ve mermi satın aldılar. 1-Ocak 1915 günü Broken Hills Boğazının içinden geçen demiryolunun ortasına dondurma arabasına koydular, kendileri de siperlere yattılar. Tren yavaşlayınca muhafızlar silahlara sarılınca, vagonlara mermi yağmaya başladı. Bu sırada takviye güçler karşısında bir ateş yağmuruna maruz kaldılar. Tren ölüler ve yaralılarla dolmuştu. Gelen takviye güçleri karşılarında birkaç bölük asker var sanıyorlardı. Bu dağlara askeri birlik sevk edildi. ”Official War History” resmi Avustralya harp tarihine “Battle of Broken Hills”  Savaşı diye geçen askeri harekat başlar.Yüzlerce mermi yağıyordu bu iki kahramanın üzerine.Uzun çatışmadan sonra sesler kesildiğinde tepeye ulaşan birlikler delik deşik olmuş bu iki kahramanı gördüler,aralarında 11 metre vardı.Abdullah silahına sıkıca tutuyordu elinde,mermisi bitmişti.Kul Mehmet’in vücudunda 21 delik vardı,o da son mermisini bitirmişti.Düşman zayiatı çok fazla idi.Bu iki kahramanın naaşları bir arabaya koyuldu,otopsiye götürüldü. Abdullah’ın sımsıkı kapadığı avucunu açtıklarında çıkan kağıtta şunlar yazıl idi; ”Bu yaptığımızı Allah ve sultan adına yapıyoruz. Cihadımız Hak yolunadır.Ne yaptığımızı bir biz, birde Allah biliyor” 

Avustralya makamları  bu kahraman şehitleri Müslüman mezarlığına defnine izin verdiler.Bu ülkenin nefretinden korktukları için yetkili makamlar onları isimsiz bir mezara defnettiler.Bu iki Türk ün kan döktükleri tepeye “Türk Rocks” ismini verdiler.Daha Çanakkale cephelerinde  Gelibolu savaşlarını görmemiş Anzaklar Türkün gücünü ilk orada tanıdılar.

Tüm Çanakkale Şehitlerimize ve bu iki kahraman şehidimize Allahtan rahmet diliyorum. Merhum Yalçın Özalp hoca’mın mekânı Cennet olsun…

Hoşça kalın!