Kanal Maraş köşe Yazarı Mustafa Önyurt kaleme aldığı bugünkü yazısında "Etiketli yaşamlar" diye yazdı.
Günümüz sosyal yaşamı öyle bir hâl aldı ki; ne sosyal değerler, ne de insani değerler pek kalmadı. Yerini etiketli yaşamlara bıraktı ve insanı yok ettik.
Mevkie, makama zenginliğe değerli endeksli yaşamlar hayatımızın bir parçası oldu. Durum böyle olunca bu sanal dünyanın mutfağından, kişilik erozyonuna uğramış robot insanlar hâsıl oldu. Ormandaki canlılar bile genlerindeki davranış şeklini bozmadılar. Ama ne yazık ki bizler insanın yapısını ve davranış şeklini bozduk. İnsani ilişkilerin adı, unvan î ilişkilere dönüştü. Birbirimize hitabet şekli bile değişti. Geçenlerde bir iş adamı arkadaşla yemekte bir araya gelmiştik. Bize hizmet veren garson görevini gayet güzel yerine getiriyordu. Arkadaşın garsona argo hitabı beni rahatsız etti. Dedim ki; sen bir iş adamı veya zengin olabilirsin, bu şekilde işini yapan bir insanı aşağılayarak konuşma hakkını sana kimse vermemiştir. Burada sana hizmet veren bu insan netice de bir aile reisi ve çocukları onu kapıda saygıyla karşılarlar. Birilerine ‘ insanlara saygılı mısınız?’ diye sorarsanız hemen hemen hepsi evet der. Bu evet çilerin çoğu da etiketli kişilerdir. Hata yapan elemanını azarlar; birisi üst düzeyde yöneticidir veya siyasetçidir. Sıradan vatandaşa ‘ sen’ der etiketi olan kişiye ‘siz’ diye hitap eder. Bu şekilde ayrımcı davranış şekilleri insan onurunu hiçe saymaktır. İnsani gözlüğümüzden baktığımızda bir doktorun onuru, bir çöpçünün onuruna eşittir. Bir kapıcının onuru genel müdürün onuruna, bir hâkimin onuru belki’de bir mahkûmun onuruna eşittir. Demem şu ki; bu dünyada yaşayan tüm insanların onuru eşittir. İnsanların statüleri güçleri farklı olabilir, ancak onurları eşittir. Hiçbir insan konumundan ötürü aşağılanmamalıdır. Bunları söylerken tabiî ki ahlaki değerler elbette ön plandadır. Buradan kastettiğim şu; kişilerin etiket güçleri hiçbir zaman insan onurunun üstünde olmadığıdır. Çünkü insan ulvi bir yaratıktır. Duyguların etiketi olmaz. Hiçbir güçte insanın duygularına ambargo koyamaz. Bir mahkûmun bile duyguları kendine aittir, özgürdür. Etiketli yaşamlar günümüz dünyasında ön planda olduğu müddetçe insani değerlerle ilgili çelişkileri de birlikte yaşayacağız. Toplumsal şikâyetler sürüp gidecek.
Seçimlerde bile ünvanlar veya atamalar ön planda. Peki, toplum olarak bizim seçme şansımız ne kadar? Yahut biz kendimizi ne kadar sorgulayabiliyoruz? Önümüzü ilikleyip tayin işinden başka, bir vekille ne konuşabiliyoruz? Kaçımız memleket adına bir siyasetçiyle diyalog halindeyiz. Çünkü bizde toplum olarak bu etiketlerin altında kalmışız. Vatandaşım diyememişiz, yani vatandaş olduğumuza kendimizi de inandıramamışız! Haklarımızın ve insani ilişkilerimizin şeklini toplum olarak bizde kaybetmişiz. Bizim tavrımıza göre de bize böyle bir yaşam sunulmuştur. Bunun adı da ‘ Bizim Hayatımız’ olmuştur. Bu arada İndra Gandhi’ nin şu sözleriyle yazımı noktalamak istiyorum. Hoşça kalın!
“Söylediklerinize dikkat edin, düşünceleriniz olur;
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınız olur;
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınız olur;
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olur;
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerleriniz olur;
Değerlerinize dikkat edin, karakteriniz olur;
Karakterinize dikkat edin, KADERİNİZ olur.”