Kanal Maraş köşe yazarı Mustafa Önyurt "Şehirde insan halleri ve karakterler" diye yazdı...

Bu şehir de yaşamak nasıl bir hal aldı ki, herkes bir şeylerden şikâyetçi; kimi abi deprem den sonra böyle oldu, kimisi hayat pahalılığı insanları bu hale getirdi diye söylenip duruyoruz!

Şehirdeki fiziki sıkıntıların, insan davranışlarını bu kadar bozmamalıydı! Aslında acılar, ıstıraplar insanı olgunlaştırması gerekirken, bu şehirde karakter ve ahlak erozyonu yaşanıyor. Depremden sonra 7 defa ev taşıdım, ahlaktan yoksun birkaç emlakçı mı dersin, gözü doymamış ev sahiplerimi dersin!

Esnaf ın bazıları tam fırsatçı olmuş, sizin anlayacağınız; kimse kimseye güven duymaz olmuş, sevgi tükenmiş!  Kontrol kaybolmuş!

Depremden önce gizlenen karakter şekilleri, tam ortaya çıktı! Bu karakter konusuna biraz değinelim.

 Sosyal yaşamın en önemli konularından birinin karakter, yani şahsiyet olduğu bir gerçektir.

Toplumu oluşturan bireylerdir, bu sebeple kişilik yönünden gelişmiş sağlam karakterli insanlar toplumun mihenk taşlarıdır.

Bu vasfa haiz olmayan insanlar doğar, büyür, çoğalır ve ölürler, tıpkı diğer canlılar gibi.

Bu süreç sosyal mânâda kişilik için yeterli nitelikler değildir.

Karakterli insan, içinde yaşadığı ve rol aldığı toplumda olan sosyal ve yapıcı ilişkilerin yarattığı faydalı bir varlıktır.

Kişilik sahibi insanın hayata karşı duruşunda bir denge ve yüce bir mânâ vardır.

Karakteri besleyen en önemli faktör ahlaki değerlerdir.

Karakterin oluşumunda genetik etkenlerin önemi kadar çevreyle birlikte aile ve eğitimin fonksiyonu büyüktür.

Victor Hugo’nun Sefiller romanında geçen şu cümleler de konuyu özetliyor: “Bir okulun açıldığı yerde bir hapishane kapanır.” Eğitimciler yazarlar ve psikologlar bu konuyu hep işlemişlerdir. Bunun içindir ki, karakter kişinin bütün davranış şekillerini içerir. Karakter kavramını iyi irdelemek gerekiyor.Kişiliği tek yönüyle ele almak yanlış olur.

Örneğin maçta başarılı olmuş bir futbolcuyu veya politika oyunlarıyla başarılı gibi görünen bir siyasetçiyi yahut da çok zeki fakat kurnaz bir iş adamını üstün bir kişilik olarak görmek yanlıştır!

Çeşitli entrikalarla makama gelen insanları da, de kişilik olgusuyla karıştırmamak gerekiyor. Toplumda karakter tiplerinin farklı yüzlerini görürüz.

Yaşam şartları günümüz insanını öyle bir hale getirdi ki, hele bir de sağlam karakter oluşmamışsa, kişilik kelimesi onlar için pek mânâ ifade etmez. Bu yapıdaki insanlar genelde menfaat derecesine göre bir davranış şekli ortaya koyarlar.

Eskilerin şu sözleri de bunu doğruluyor; “Kişi alışverişte veya yolculukta tanınır”

Karakter konusundan aklıma Abdal Halil Ağa geldi.

Abdal Halil Ağa Kahramanmaraş’ın kurtuluşunda rolü olan bir insan. Ben onun kahramanlığının ötesinde karakter yapısına değinmek istiyorum.

Bu kahramanımız davul çalarak geçimini sağlardı. Düşman kuvvetleri komutanının bir davul kasnağını altınla dolduracağını söylemesine rağmen vatanını satmadı.

Bir göz kerpiç odada yaşamına razı oldu; “Gardaşlarının bağrına çomak vurmadı.” 

Fakirliğine rağmen işte sağlam bir karakter örneği.

Ama biz onun bir heykelini bile dikemedik! Hayatın her kesiminde mutlaka sağlam karakterli insanlar vardır, insana da yakışan zaten budur.

Karakter konusuna girmemdeki amaç hayatı ve kendimizi doğru yönde yönlendirmekti yani “kendimiz olmak”tır. Kişiliğimizi korumak ve yüceltmek kendi elimizdedir. Sağlam bir karakter bu işin hamurudur. Oscar Wilde bunu yıllar önce fark etmiş, “Kendi kişiliğinin bilincine varmak herkesin önde gelen amacı olmalı” demiştir.

Ya Mevlana’mızın şu mısralarına ne dersiniz hayatın özüne inercesine; “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.”