Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Tım - Tıs Alavere Dalavere Sıtkı!'' diye yazdı.
MÜTAVAZİ olmayan ve kendini beğenen kibirli insanlardan oldum olası nefret etmişimdir…
Hani “Beğenmediğin ot başında bitermiş” diye bir deyim var ya!
Aynı bu söz misali bizim mahallede yaşamaya başlayan kendini beğenmiş bir dümbelek ortaya çıkmış…
Adına da, nam-ı değer Tarzan Sıtkı takmışlar!
Bu dümbelek Tarzan Sıtkı, bir metre yerden bitme boyuyla etrafına toplanan üç beş kişi gördüğünde; “Asarım, keserim, doğrarım, biçerim” deyip efelik taslıyormuş…
Bu dümbeleğe inanıp etrafını saran kikirdek Rafet ile merdiven altı yaltakçısı hastalıklı Atilla arasında bir birliktelik oluşmuş…
Beraber hareket etmeye, beraber oturup yemek yemeye, beraber kalkmaya başlamışlar…
Mahalleli bu duruma kahkahayla gülüyor, ne zaman bu dümbelek, sahte kabadayı Tarzan Sıtkı yanlarına yaklaşacak olsa, tım tıs – tım tıs ses çıkarıp öksürmesinden ve her dakika üstünü çıkarıp kıyafet değiştirmesinden tiksinip yanından uzaklaşıyorlarmış…
Derken bir gün, bu dümbelek Tarzan Sıtkı hakkında, sosyal medyada yüz kızartıcı suçlayıcı paylaşımlar yapılmaya başlanıp, bunu gören mahalleli; “Amanın bunları da mı duyacaktık? Tu Allah belanı versin senin Tarzan Sıtkı” deyip selam sabahı da kesmişler…
Bu duruma içerleyen dümbelek Tarzan Sıtkı, tası tarağı toplayıp memleketten kaçmış…
Gel zaman git zaman Mahallenin kemale eren akranları Tarzan Sıtkı hakkında yeni yeni lakap üretmişler; “Kaçkın Sıtkı, Tım-Tıs Sıtkı, Tımarhanelik Sıtkı, Pisboğaz Sıtkı, son olarak da Alavere – Dalavere Sıtkı”
Bir gün Mahallenin kahvesinde otururken laf döndü dolaştı Tarzan Sıtkı’ya geldi…
Gayri İhtiyari sordum:
Yahu, Kaçkın Sıtkı’yı, anladık…
Tım – Tıs Sıtkı’yı da, anladık…
Tımarhanelik ve Pisboğaz Sıtkı’yı, anlatmanıza zaten gerek yok. Herkes bunu biliyor…
Şu Alavere – Dalavere Sıtkı’yı anlayamadık?
Bu neyin nesi de, böyle bir lakap taktınız? Deyince…
Herkeste bir gülüşme bir kahkaha tufanı koptu…
En arka tarafta oturan Mahallenin yaşlılarından Hacı Süleyman Emmi, bastonuna dayanıp ayağa kalkarak şöyle dedi;
“Evladım, O’nu bizim Kara Bela Zekeriya’ya sor!
O sana Alavere – Dalavere işini anlatır”
Herkes sus pus oldu…
Ee bende de bir merak oluştu…
İş, Kara Bela Zekeriya’ya ulaşıp öğrenmeye kaldı…
Söz, öğrendiğimde sizlerle paylaşacağım…